Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Maltepe Küçükyalı'da yapımı tamamlanan Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi 1. ve 2. Etap Eğitim-Öğretim Binaları Açılış Töreni'ne katıldı.
Açılış töreninde yer almaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugün şahsen ayrı bir heyecan içerisindeyim. Projesinden temel atmasına kadar, yapım sürecinin her aşamasını bizzat takip ettiğim Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi'ni açmanın bahtiyarlığını yaşıyoruz. Mensubu olmaktan daima iftihar ettiğim Marmara Üniversitesinin benim hayatımda çok müstesna bir yeri var. Bundan 43 yıl önce 1981 yılında şimdiki ismiyle üniversitemizin iktisadi ve idari bilimler fakültesinden mezun oldum. Siyasi hayatınız boyunca şahsıma tevcih edilen 60'ı aşkın fahri doktor unvanlarından en anlamlısını 2013 yılında üniversitemden aldım." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversitenin akademik yıl açılışlarına pek çok kez katıldığını, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak, mezun olduğu üniversitenin her meselesiyle yakından ilgilenerek vefa borcunu ödemeye gayret ettiğini vurguladı.
"Tam anlamıyla bir nefret dalgası oluşturulmak isteniyor"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyada 7 milyonu aşkın uluslararası öğrenci olduğunu belirterek şöyle devam etti:
"Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa, Kanada, Avustralya gibi devletler her yıl yabancı öğrencilerden milyarlarca dolar para kazanıyor. Yani ortada bilime, araştırmaya, fikri sermayeye yapılan katkılar yanında ekonomik olarak da çok büyük bir kaynaktan bahsediyoruz. Biz de her yıl binlerce öğrenciyi yurt dışına eğitim için gönderiyoruz. Türkiye'de ise dünyanın 198 farklı ülkesinden yaklaşık 340 bin öğrenci var. Bu öğrencilerin yüzde 95'i kendi imkânlarıyla okuyor yani masraflarının tamamını kendi ceplerinden karşılıyor. Misafir öğrencilerin Türk ekonomisine yıllık katkısı 3 milyar dolar civarında. 2010'ların başında bu rakam yaklaşık 200 milyon dolar seviyesindeydi. Ülkemiz açısından bu tablo eleştirilecek değil, tam aksine alkışlanacak, övünülecek bir durumdur. Hükûmet olarak nitelikli, öğrenmeye, araştırmaya hevesli, ülkemizi tanımak, Türk kültürünü ve dilini öğrenmek isteyen başarılı öğrencilerin Türk üniversitelerinde okumasını teşvik ediyoruz. Ancak son yıllarda kökü dışarıda mahfiller tarafından körüklenen ırkçı faşizm ülkemizin bu gayretlerine sekte vurmaya başladı. Siyasette, medyada ve sosyal medyada bu mesele sürekli kaşınıyor. Gönül coğrafyamızdan gelen öğrencilere, turistlere, yatırımcılara karşı tam anlamıyla bir nefret dalgası oluşturulmak isteniyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14-28 Mayıs seçimlerinde karşısındaki adayın 3-5 oy uğruna ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının adeta bayraktarlığını üstlendiğini dile getirerek şöyle konuştu:
"Bırakın sosyal demokrasiyi, temel insani değerlerle bile bağdaşması mümkün olmayan faşizan bir dil kullandı. Muhalefet adayının nefret siyaseti karşısında yanındaki yöresindekiler arasında bir vicdan sahibi de çıkıp tek bir cümle kuramadı. İki hafta boyunca köpürtülen nefret siyasetini sessizce seyrettiler. Bir defa şunun bilinmesini isterim. Ülkemizin bin bir emekle inşa ettiği yumuşak gücüne zarar veren bu ırkçı nefretin, masum olmadığı açıktır. Türkiye'de ırkçılık adı altında çok açık bir Türk düşmanlığı, Müslüman düşmanlığı, topyekûn Türkiye düşmanlığı yapılmaktadır. Bunların bir kısmı özellikle öne çıkan bazı şaibeli isimler apaçık bir ihanet içinde Türk düşmanlarının değirmenine su taşımaktadır. Allah'ın izniyle gençlerimizin bu tuzağa düşmesine fırsat vermeyeceğiz."
"Sadece ekonomik zorluklarla değil üniversitelerimizi esir alan ideolojik kavgalarla mücadele ettik"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülke ve millet olarak hiçbir zaman insanların derisinin rengine, yaşadığı yere, konuştuğu dile göre ayırt edilmediğini vurgulayarak "Biz asırlar boyunca 3 kıta 7 iklimde hükümranlık kurmasına rağmen tarihinde sömürgecilik ayıbı olmayan bir devletiz, böyle bir milletiz. Hiç kimse bu beyaz sayfaya leke bulaştıramaz." diye konuştu.
Türkiye'nin marka eğitim kurumlarından biri olarak vurguladığı Marmara Üniversitesinin, uluslararası kimliğini güçlendirerek sürdüreceğine inandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Marmara Üniversitesindeki öğrencilik yıllarının ülkenin sancılı, belki de en kaotik yıllarına denk geldiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, o dönemde Türkiye'nin sokaklarında kargaşa, siyasetinde ise istikrarsızlık hâkim olduğunu belirterek "Her 7-8 ayda bir hükûmetin değiştiği, göreve gelen iktidarların muktedir olamadığı, vatandaşın sorunlarına çözüm üretemediği sıkıntılı günlerdi. O karanlık günlerin ceremesini milletimizle birlikte en çok üniversitelerimiz çekti. Öğretim üyelerimiz ve öğrencilerimiz çekti. Sadece ekonomik zorluklarla değil, üniversitelerimizi esir alan ideolojik kavgalarla da mücadele ettik." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, birtakım kirli ellerin bu ülkenin pırıl pırıl çocuklarını henüz hayatlarının bağrındayken birbirine düşman ettiğini söyledi.
Sağ, sol, Alevi, Sünni, Kürt, Türk diyerek gençlerin heyecanlarını istismar ederek ailelerine çok büyük acılar yaşattıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin istikbali olan yüzlerce üniversite öğrencisinin hayatını kaybettiğini, gençlerin üniversiteleri esir alan kör şiddetin kurbanı olduğunu dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün hatırladıkça yürekleri yakan nice dramatik olay yaşadıklarını belirterek "Burada şu gerçeği açık açık söylemek durumundayım. Hem 27 Mayıs öncesinde hem de 12 Eylül darbesi öncesinde emellerine ulaşmak için hep gençleri kullandılar. Türk ekonomisini çökertmek için gençleri kullandılar. Siyasete müdahale etmek için gençleri kullandılar. Darbeye uygun ortam hazırlamak için bu milletin evlatlarını kullandılar." diye konuştu.
Toplumun kesimleri arasında duvarlar örmek için gençlerin kullanıldığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Tüm bunların bedelini milletçe hepimiz ödedik. Ekonomide kalkınma yolculuğumuzun sık sık kesintiye uğramasıyla ödedik. Demokraside vesayetin gölgesinden çıkamayarak ödedik. Hak ve özgürlüklerde, yasaklara mahkûm edilerek ödedik. Güvenlikte, terör örgütlerine istismar imkânı verilmesiyle ödedik. Toplumsal barışta uzun yıllar kapanmayan kutuplaşmalarla ödedik. Millî birlikte ezeli ve ebedi kardeşliğimizin zayıflatılmasıyla ödedik. Geriye doğru baktığımızda şunu çok net görebiliyoruz. Gençlerimizi birbirine kışkırtan ve kırdıranlar aslında aynı odaklardı. Türkiye kendi iç sorunlarıyla uğraşmaktan dış dünyadaki gelişmeleri takip edemedi. Aşağı yukarı aynı ekonomik yapıya sahip olduğumuz ülkeler koşar adım giderken biz yıllarca yerimizde saydık hatta onlardan geriye düştük."
"Türkiye'nin bir daha böyle bir tuzağa düşmemesi için daima çok dikkatli olduk"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002'de aziz milletin teveccühüyle göreve geldiklerinde, Türkiye'nin bir daha böyle bir tuzağa düşmemesi için daima çok dikkatli olduklarını ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim yaşadıklarımızı gençlerimiz yaşamasın, bizim çektiğimiz sıkıntılarla çocuklarımız karşılaşmasın diye çok çetin mücadeleler yürüttük. Cumhuriyet mitinglerinden, Gezi olaylarına kadar ülkemizin birliğini, dirliğini, demokrasisini hedef alan her türlü girişimin karşısında durduk. Ne esnafın malını, mülkünü yağmalayan Vandalların ne kundaktaki bebekleri katleden bölücü canilerin ne namuslarına emanet edilen silahları, o silahların asıl sahibi olan millete çevrilen FETÖ'cü hainlerin ne de kendini milletten üstün gören bürokratik oligarşinin millî iradeyi gasbetmesine, milleti aşağılamasına, milleti tehdit etmesine izin vermedik."
Her zaman soğukkanlı olduklarını, sağduyulu davrandıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Siyasette nezaketi bir an olsun elden bırakmadık ama milletin emaneti ve iradesi tehdit altında olduğunda hiç tereddüt etmeden tüm gücümüzle buna karşı çıktık. Bizim öfkemiz de sevgimiz de hep milletimiz için oldu." ifadelerini kullandı.
"Gezi olaylarının Türkiye'ye doğrudan maliyeti 1,4 milyar dolardır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeri gelmişken bir hususu tekrar ifade etmek istediğini dile getirerek "Birkaç tane ağacın taşınması bahane edilerek başlatılan Gezi olaylarının Türkiye'ye doğrudan maliyeti, 1,4 milyar dolardır. Dolaylı etkilerini de hesaba dâhil ettiğimizde bu rakam ürkütücü seviyelere ulaşıyor." dedi.
Türk ekonomisinin en parlak dönemini yaşadığı günlerde alevlendirilen bu olaylarla ülkeye karşı büyük bir komplo kurulduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Tarih bilen, ekonomi bilen, küresel siyaseti doğru okuyabilen herkes Gezi olaylarının birilerinin iddia ettiği gibi gençlerin heyecanına verilemeyecek kadar çok katmanlı bir senaryonun parçası olduğunu anlayacaktır. Kimse kusura bakmasın ama biz, bu gerçeklere gözlerimizi kapatamayız. Milleti ve millî iradeyi hedef alan bir kalkışmayı meşru bir demokratik eylem olarak göremeyiz. Gezi olaylarıyla ilgili tarih hükmünü vermiş, millet hükmünü vermiştir. Hepsinden öte bağımsız Türk mahkemeleri hükmünü vermiştir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle sürdürdü:
"Şimdi bakıyorsunuz birileri çıkıyor sapla samanı karıştırarak bu meseleyi tekrar gündeme getirmeye çalışıyor. Türkiye'ye milyarca dolar faturası olan böyle bir kalkışma üzerinden kendilerince bir özür bahsi açıyorlar. Onlara şunu söylemek isterim. Evet, 11 sene sonra da olsa çok geç de olsa bu hadiseyle ilgili samimi nedamet cümlelerine ihtiyaç vardır. Gezi olayları sebebiyle çıkıp özür dilemesi gereken birileri varsa bunlar tabii ki demokrasiyi ve millî iradeyi savunanlar değildir. Tam tersine, bu hadisede asıl özeleştiri vermesi gerekenler, haftalarca sokakları ateşe, kaosa, gerileme, kargaşaya boğanlardır. Milletin otobüslerini yakıp yıkanlardır. Çıkıp özür dilemesi gerekenler, Atatürk Kültür Merkezi'nin duvarlarını hakaret pankartlarıyla kirletenlerdir. Çıkıp özür dilemesi gerekenler polise saldıranlar, belediye otobüslerini ateşe verenler, esnafın camını çerçevesini indirenlerdir. Çıkıp özür dilemesi gerekenler, faizlerin tarihimizin en düşük seviyesine indiği IMF'e borcumuzun kapandığı başarılarla dolu bir dönemde Türk ekonomisine milyarlarca dolarlık fatura çıkartanlardır."
"Ülkemizi hak ettiği yere taşımak için çabalarımızı artıracağız"
"Bakınız, biz siyasetçiyiz. Milletin emanetini taşıyan, 85 milyonun mesuliyetini taşıyan insanlarız." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Milletin hakkını, hukukunu savunmak, saldırılar karşısında milletin özellikle iradesinin namusunu korumak bizim asli görevimizdir. Hangi partiye oy verirse versin, vatandaşlarımızı oy tercihlerinden dolayı suçlamaz, iradesini asla sorgulayamaz. Yarım asrı bulan siyasi hayatımız boyunca biz bunu yaptık, inşallah bundan sonra da bu şekilde hareket etmeyi sürdüreceğiz." diye konuştu.
Türkiye Yüzyılı'nı bilimin, teknolojinin ve refahın yüzyılı hâline getirmek için gece gündüz çalıştıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 22 yılda bu hedef doğrultusunda çok önemli adımlar attıklarını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002'de 76 üniversite varken, bugün bu sayının 208'e yükseldiğini belirterek sanatçı İbrahim Tatlıses'in "Şanlıurfa'da Oxford vardı da gitmedik mi?" sözünü anımsattı.
Şu anda 81 vilayetin 81'inde de üniversite olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Üniversitesi olmayan ilimiz yok. Söz verdik, üniversitesi olmayan şehir bırakmayacağız dedik ve bırakmadık. Yükseköğrenim imkânını ülkemizin en ücra köşesine kadar taşıdık. Profesör, doçent ve doktor öğretim üyesi sayımızı da buna göre artırdık. Sadece belli şehirlerde değil, tüm coğrafi bölgelerimizde güçlü, dinamik, üretken bir araştırma geliştirme ve girişimcilik ekosistemi inşa ettik. Önümüzdeki dönemde çok daha fazlasını yapacağız. Bilimde, sanayide, eğitimde, yükseköğretimde, ülkemizi hak ettiği yere taşımak için çabalarımızı artıracağız." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi'nin ülkeye, millete, üniversiteye hayırlı olmasını dileyerek üniversite yönetimine, hocalarına ve öğrencilerine de başarı temenni etti.